12.07.2015

Vallahi de dondurma!

Merhaba yemek severler! İki yaz önce buraya Frigola bulamamaktan ötürü duyduğum deriin üzüntüyü yazmıştım ya hani, tek üzülen ben değilmişim ki bir sonraki yaz Frigolacığım dolaplara dönüş yaptı. Yokluğunda Frigola'nın yerini doldurabilen, hatta fazlasıyla dolduran ve onu alt eden de bir dondurma vardı aslında; Cafe Fernando'nun 'Hayatınızda yiyeceğiniz en iyi çikolatalı dondurma'sı. Yapımı çok da zor sayılmaz hani; tabii eğer ineklerinin yoğunlaştırılmış şekerli süt verdiği bir dünyada yaşıyorsanız... -_- Bu söz konusu süt marketlerde bulunmadığı gibi yapımı da birazcık zor, hele ki sıcak yaz günlerinisaatlerce kaynayan bir tencerenin başında geçirmekten hoşlanmıyorsanız. Fakat geçen sene Bodrum'daki Macro Center'da bu sütten satıldığını görmüştüm ve bu yaz da bu güzel fırsatı değerlendirmeye karar verdim.
Fernando'nun tarifinde 400 gram yoğunlaştırılmış süt kullanılıyor, muhtemelen yurt dışında satılan çoğu marka da bu miktarda konserveler üretiyor. Ancak benim bulabildiğim konserveler 380 gram olduğundan iki kutu almam gerekti ve dondurmayı yaptıktan sonra da 360 gram şekerli süt kalmıştı elimde. Alırken 'kahveye falan koyarız yea' demiş olsam da kalan sütü dolaba koyarken bu varsayımın hiç de gerçekçi olmadığını acı bir biçimde fark ettim. Bu zavallı sütün kaderi önce kahvemizin tadını bozmak, ardından da çöpü boylamaktı - hayır buna izin veremezdim.-
İnternetten yoğunlaştırılmış sütlü tariflere bakmaya başladım; yabancı tarifler olduğu için çoğunun başka garip malzemelere gereksinimi vardı; ne bileyim ekşi kremadır, yok heavy creamdir efendime söyleyim badem sütüdür, çarkıfelek meyvesidir falan. Zira kafam dondurmaya odaklandığından bu tariflerin hiçbiri ilgimi de çekmiyordu. Bunun üzerine direk dondurma tariflerini araştırmaya başladım.
İçindeki suyun azlığından dolayı dondurma makinesi olmadan dondurma yapmak için uygun olduğu Fernando'nun tarifinde de yazıyordu, bulduğum diğer tariflerde de. Sonra en sonunda şöyle çok kolay bir şey buldum ve denemeye karar verdim http://youtu.be/j70yTq2ysLQ 
Videoyu izledikten sonra (yalnız kadın gözlerini ne biçim belertiyor he) 'aaiiy neler koyarım ben bunaa çok süper şeyler yaparığğm' deyip dolabı kurcalamaya başladım. Ansızın buzdolabının bir rafından süzme yoğurt bana göz kırpti. Malumunuz hazır süzme yoğurtlar da krema gibi olduğundan, bu tarifteki krema yerine yoğurt koysam nasıl olur diye merak ettim. Ve tam bu sırada, yukarıdaki 'Elif'in iki kutu sütü var. Sütünün birazını kullanıyor şimdi ne kadar sütü kaldı?' probleminin ikinci aşaması devreye girdi. Sütün yarısıyla 200 gramlık krema paketiyle videodaki dondurmadan, kalanıyla da süzme yoğurtlu deneysel bir çalışma yapacaktım.
Kremalı yarının içine, annemin yaptığı ve 'yapıyorum yapıyorum yemiyosunuz' dediği bodrum mandalinalı reçelin masaya gelip giden bir kavanozunu kattım. Kıvamı da tadı da yumuşacık bir dondurma oldu. Ama gerçekten bu kadar dondurma gibi olmasını beklemiyordum açıkçası, harbi harbi dondurma oldu yani. Yalnız tek sorunu, yoğunlaştırılmış sütün zaten şekeri var iken içine bir de reçel katmak biraz çok şekerli bir sonuç elde etmiş olmamdı.

  Öncesi : bildiğimiz meyveli yoğurt kılıklı bir şey

   Sonrası : Ayyy resmen dondurmaağğ

Bu konuda diğer deneme daha üstün geliyor sanırım. Bunun içine de vişne reçeli koydum, süzme yoğurdun ekşisiyle birbirlerine karışıp uyuştular. Vişneli dondurma konusunda da -her ne kadar son yediğimde tadı biraz bozulmuş, şuruplaşmıştıysa da- Ankara'daki C'viz'in Cherry Mania'sını hayli beğeniyorum, özelliği ise hem badem aromalı, hem vişneli hem de çikolata parçacıklı olması. İşte bu dondurmanın da etkisiyle, vişneli dondurmamın içine çikolata katmazsam olmaz diye düşündüm ve bitter çikolatayı ince bir şekilde rendeleyip içine karıştırdım. Birazcık abartmış olmayım ki dondurma vişneli olduğu kadar çikolatalı da oldu, ama güzel oldu.


Yaniii sonuç olarak dondurmacı açma hayallerime bir adım daha yaklaştığımı düşünüyorum, siz ne dersiniz? Yiyenler beğendi, darısı henüz yememiş olanlara....

26.01.2014

Portakallı Yumuş

Issız ve iştahlı blog, karnını doyurmak için Elif'in yapıdan geçmesini ve okulunun tatil olmasını bekliyormuş sanırım. İviit tatilimin miskin bir pazar gününde ne zamandır canımın çektiği portakallı ve tarçınlı bir şey'i yapayım dedim. Ne yazık ki "o şey" in ne olduğunu bilmeme gibi bir sorunum vardı.. yani tart desen değil, kurabiye çok sert, kek çok yumuşak, pasta hiç değil... Bilemedim, bulamadım, açtım yemek kitaplarını, blogları, o şeyi arıyorum... 

Ve sonra kendi iç sesime kulak verdim... Yulaf diyordu bana.. Evet! Yulafın kıtırlığı, kekin yumuşaklığı; kurabiyenin kişiye özel oluşunda birleşmeliydi! Ve tadına gelecek olursak tarçın ve portakal tabii ki başrolü alırken fındık ve vanilya da figüran olacaktı...

Sonra işte birisi yulaflı birisi de portakallı kurabiye tarifi bulup bu ikisini birleştirmek kalıyordu. Bu aşamada çok sevilen ölçü birimi "göz kararı" da bana çok yardımcı oldu. Ve işte sonuç icadım; "Elif'in Portakallı Yumuş Kurabiyesi":



26.08.2013

Tatlı krizi

Kısacıık bir aradan sonra tekrar merhaba.. Şimdi biraz da tatlılardan söz etmek istiyorum ve konuya acı kaybımız Frigola'dan gireceğim. Dondurma hastalığım başladığından beri -ki bu sanırım Roma dondurmasını tatmama tekabül ediyor- kapalı dondurmadan pek haz etmez oldum. Özellikle bu yaz ne olduysa bana veya kapalı dondurmacılara; sanki hazır puding gibi, tatsız tuzsuz, ne tatlı krizi gideren ne karın doyuran, sadece arada serinlemek için yenilebileceklermiş gibi geliyor. Yalnız özellikle yoğun çikolata ve fındık sevenler için çok özel bir yere sahip olan, bütün kremamsı dondurmalardan farklı olan sevgili Frigola'mız ne yazık ki piyasada yok artık.. 
Şimdi ben bunu niye anlattım.. Geçen gün tatlı krizim tuttu, ve yaz sıcağında aklıma düştü bir Frigola. Gel gör ki yok Frigola mrigola, kaldım öteki kötü dondurmalara... Sonra geçen akşam Palmarina'da açılan Cookshop'a gittik; tıklım tıkış doluydu ve biraz bekledikten sonra yer bulabildik.Tatlı krizimi hala gideremediğimden; menüyü alır almaz tatlı bölümüne atladım ve sufle iye brownie arasında gittikten sonra yanında dondurma da gelecek olmasından ötürü browniede karar kıldım. 

Fakaaat şimdi brownie konusunda çok hassasım. Mesela hani şu evde yaptığımız, karışıma un katmadan bir bardak ayırıp pişince o bir bardağı üzerine döktüğümüz kek var ya; ona brownie demem, diyene de kızarım. Brownie dediğin üstü çatlak çatlak derisi kuruyup dökülmüş, kabarmamış, ince ve içi hafif cıvık, yumuşak kıvamda olmalı. Cookshop'ta da ortamın havasına cakasına bakınca dedim ki herhalde derili brownie gelecek... Ama ı-ıh geldi mi üzerine hazır çikolata sosu boca edilmiş (hani oluyor ya plastik şişede) (tuhaf bir tadı oluyor) normal kek. Üstelik de kekin kekliğinin de önüne geçecek derecede fazla ceviz konmuş içine. Yani sanki kekli ceviz. Dondurmasının da beni hayli üzmesiyle sevgili tatlı krizim bir kez daha hüsrana uğramıştı. Artık bu işe bir dur demenin zamanı gelmişti....

Ertesi gün öğleden sonra annemin misafir geleceğini söyleyip kısır girişiminde bulunmasıyla hemen atladım "anneaaa tatlı yapiiim mii bırovnii yapiiim mii anneeaa" diye.. Sonunda beklediğim fırsat karşıma çıkmıştı işte. Bu sefer bu krizi durdurmalıydım; bunu kendim başarmalıydım. ÇATLAK DERİLİ BIROVNİMLE! Hemen nası bir brownie yapsam diye tarif bakınmaya başladım ve Cafe Fernando'nun Brownie Dantel Giyer tarifi yaz tatilimin boş saatlerine güzelce göz kırptı. Gidip pakeeet paket çikolata aldık ve hemen işe giriştim..

Bu brownienin içine daha önce denediklerimden çok daha fazla çikolata ve yumurta koydum. 

İşte el emeği göz nuru dantelim.. 

Piştikten sonra brownienin üstünü fındık kremasıyla kapladıım...


En çok stres yaptığım kısım da danteli kekin üzerine koyma kısmıydı. Çünkü dantel buzdolabında donarken eğimli bir hale gelmişti.Fakat burada biraz acele etmemiz gerektiğinden kekin ısısıyla dantel erimeye başladı. Biz de hemen dolaba koyduk daha fazla erimesin diye. Keki, hemen dolaba koyduğumuzdan mı  yoksa içindeki çikolata yumurta oranının fazla oluşundan mı bilmiyorum, hayli yoğundu. Sonuç mu? Eh içine o kadar çikolata giren üstelik de fındık tadı olan bir şeyin kötü olması pek muhtemel değil takdir edersiniz ki.. Tatlı krizime gelince, zaten brownie yapmayı yemekten daha çok sevdiğimden keki yemeden bile geçmişti... 


Ekmekçikler

Öhhöm... hö..

Merhabalar sevgili yemek severler, yeni davet edildiğim bu güzide blogdaki ilk yazımda sizlere birkaç gün önce yaptığım sevimli mi sevimli ekmekçiklerimden bahsedeceğim. Malumunuz, gelişen teknoloji sağolsun artık yorulmadan etmeden evde ekmek yapmak mümkün; o kadar ki artık bakkala ekmek almaya gitmekten bile daha kolay geliyor ekmek yapmak. Tek olay mutfağı kepekli, çavdar, tam buğday unu, tam çavdar unu, çılgın tahıl unu gibi envai çeşit unlarla doldurmaya bakıyor...

Ev yapımı denemese de fırın ekmeği olmayan ilk ekmeği yiyişimi çok iyi hatırlıyorum; annemlerle AnkaMall'deki Homestore Cafe'ye gitmiştik ve yemekten önce zeytinyağıyla birlikte minik bir sepette küçük ekmekler getirmişlerdi. O gün ne yediğimi bile hatırlamıyorum fakat minik zeytinli ekmeğin tadı damağımdan silinmedi hala... 

Bizim yaptığımız ekmeklerde de benzeri yumuşak tat oluyordu fakat o zeytinli ekmeğin tadını hangi unu koyarsam koyayım yakalayamıyordum. Bir de ekmeğin içini değil de kabuğunu daha çok sevenlerden olarak bir şikayetim de ekmeğin ekmek makinesinin pişirme haznesine değerek pişen beş yüzeyi (evet ekmek dikdörtgen) pürüzlü, yumuşak, tam kabuklaşmamış bir halde oluyor, sadece özgürce kabaran üst yüzeyi istediğim çıtır kabuk kıvamına ulaşıyordu. İşte bu kabuk yüzeyini arttırma isteği ve Homestore'un zeytinli ekmeğine benzer bir tat alabilmek umuduyla makinenin "hamur" programını kullanmaya karar verdim. Program hamuru yoğuruyor, mayalıyor, 1.5 saat sonra hazır olduğunda da size haber veriyor. Ardından başta zeytinler olmak üzere ekmeğe katılmalık malzemeleri tezgahın üzerine dizdim ve hamurdan minik parçalar kopararak dört farklı çeşit ekmekçik yaptım: keten tohumu ve yulaf ezmeli, kekikli (tavsiye edilir), cevizli, tabii ki siyah zeytinli ve keten tohumu yulaf ezmesi kekik ve cevizli mega karışık... İşte bu da sonucu:


Sonuç; ne yazık ki tam olarak o zeytinli ekmeğin tadını alamadım. Fakat yine de bol kabuklu, hem de fırında birazcık fazla kaldığından kıtır mı kıtır lezzetli ekmeklerimiz oldu... Boş boş yenesii..

Midpointten secmeler

Uzun zaman sonra cocuksuz tatli keyfi. Midpointte cook hafif bir tatli olan cilekli meringue ve bir o kadar yogun - ben bile bitiremedim - mud pie. Cilekli meringue'deki nane tam yazlik bir tat olmus. 

10.08.2013

Kardesim olmasa ne post ederdim...

Sevgili kardesim cheesecake yapmis. O olmasa artik ancak bebek puresi haslanmis sebze ezilmis meyve resmi paylasacagim sanirim:))

5.07.2013

Teyze'nin yeri - Sinop

Cevizli ve yogurtlu manti. Sinop'ta meshur Teyze'nin yerinde.